Bununla birlikte annemin kalp krizi geçirmesi aynı zamana denk geldi, sen hep uyurken yanımdaydın biliyorum, hadi sarılıp özlem giderelim...
Her şey atlatıldı ve normal düzene döndüm. Artık bu sıkıcı konulardan bahsetmek ve hatırlamak bile istemiyorum.
Yalnız, izmir'e dönerken yaşadığım bir olayı anlatmazsam çatlarım.
Normalde kullanmadığım bir firmayla gelmek zorunda kaldım. Daha önce de aynı şekilde bu firmayla ilgili sorun yaşamıştım ama bu sefer bir başkaydı...

bu soruyu sormamla çocuk bir düşündü, düşündü...
''abla sen buna bin, o gider.''
bu laftan sonra beklemenin de siniriyle bastım gittim. kamil koçum nerede diye bakınmaya başladım.
üç yıldır bir kere bilet sormadılar nasılsa diye de rahatım. muphy yasası mı nedir beni buldu yapıştı götüme.
tam servise adım attım, bir adam;
-biletinizi görebilir miyim hanfendi?
+höğğ? hımm, bir dk ben bakayım çantamda olacaktı. ( yalan parayla mı, salla gitsin.)
-....
+eee benim bileti internetten almıştım da. yok yani.
-buyrun bakalım hemen internetten o zaman.
+ abi benim biletim, ee benim biletim.. ( ağlayacağım nerdeyse, hemen de abi modlarımı yaparım.)
-geç hadi geç. bir daha olmasın (sanki bir daha olsa nereden tanıyacak)
kısacası uludağ firmasına lanet etmekle birlikte kamil koçumun değerini anladım. koçum benim, aslanım.
mağdur da etmedi bak. uludağın servisi olsa biletsiz binsen arkandan ''tüüü rezil ! '' diyip postalarlardı kesin.
bir yolculuğun daha sonuna geldik.
iyi akşamlar sevgili bal...